Göksel ÇİĞDEMOĞLU
Tuzluca, 100. Yıl Lisesi / IĞDIR
Oyun Kavramı
Oyun kavramını açıklama çabasında karşımıza, Johan HUIZINGA‘nın çıkmaması düşünülemez. HUIZINGA “Homo Ludens” (Oynayan insan) kavramını açıkladığı kitabında oyun kavramını, ilk defa “ciddi” olarak ele almış bir kültür tarihçisidir. “Oyun kültürden eskidir.”1cümlesiyle kitabına başlayan HUIZINGA oyunun yanlızca insan kültürüne ait olduğunu düşünenleri şaşırtır. HUIZINGA oyunun insanlardan önce hayvanlar arasında oynandığını belirtir.2 “Oynamak bağımsız bir unsurdur.” Oyunu tanımlamak için çeşitli uğraşılar olmuştur. Bu çabaların ortak özelliği “oyunun oyun olmayan başka birşey karşısında ortaya çıktığı ve biyolojik beklentilere cevap verdiği varsayımıdır.“3 Katılımcılar oyundan müthiş zevk almaktadırlar.4 “Oyun herkes tarafından gözlenebilir bir olgu olarak, aynı anda hem hayvanlar âlemini, hemde insanlar alemini kapsamaktadır.”5 İnsan yalnızca akıllı değil, bunun ötesinde bir varlıktır. Oyun, gerçekten farklıdır ve kurulması gerçeğin ötesindedir. Oyun oynamak gündelik hayattan farklıdır. İnsan kendisi için bir dil yaratmıştır ve maddeyle ilişkisini bu dille gerçekleştirmektedir.6 Dil, mitosların doğmasına ve birçok kültürel ifadenin aktarılmasına yardımcıdır. Oyun, ciddi olmayandır aklımıza geldiğinde, bunun tersi yani oyun ciddi bir etkinlikte olabilir’i düşünmeliyiz.7
‘Oyun aynı zamanda çok ciddi bir uğraşıdır.’ insanlar oyun oynarken oldukça ciddi bir etkinliğin içindedirler. Huizinga oyunun tanımlanmasında, genel karakterini belirlemekte, toplumsal nitelikli oyunlarla bir sınır koymaktadır. Her oyun, herşeyden önce gönüllü bir eylemdir.8 Oyun serbesttir, oyun özgürlüktür. Oyun ‘gündelik’ veya ‘asıl’ hayat değildir -miş gibi yapma etkinliğidir.9 Oyunun kültürel işlevi vazgeçilmez niteliktedir. Oyun gündelik hayattan, bu hayatın içinde işgal ettiği yer ve süreyle ayrılır. Oyun başlar ve belli bir anda biter.10 Oyun tekrarlanabilir. Oyunun mekânsal sınırlılığı söz konusudur.11 Bu mekân içinde oyunun kendine özgü kuralları işler. Oyun düzen yaratır, oyun düzenin ta kendisidir. Bu düzenin küçük ihlali oyunu bozar, oyunun niteliğini ve değerini yok eder. Oyun ritm ve armoni kavramlarıyla dopdoludur. Gerilim oyun olgusunda önemli ve çok kendine özgü bir yer tutmaktadır. Gerilimi yaratan oyunun kurallarıdır. Her oyunun kendi kuralları vardır.12 ‘Küçük çocuklar bile, oyunlarını ‘esrarlı küçük bir şey’ haline getirerek daha çekici kılarlar. Oyun başkalarına değil bize aittir.’13 Huizinga oyunun genel çerçevesini çizdikten sonra biçimsel olarak tanımlamaya çalışır. ”Demek ki oyunu biçim açısından, kısaca özgür, ‘kurmaca’ ve olağan hayatın dışında yer aldığı hissedilen, ama yine de oyuncuyu tamamen özümleme yeteneğine sahip bir eylem olarak tanımlamak mümkündür, oyun her tür maddi çıkar ve yarardan arınmış bir eylemdir; bu eylem bilhassa sınırlandırılmış bir zaman ve mekânda tamamlanmakta, belirli kurallara uygun olarak, düzen içinde cereyan etmekte ve kendilerini gönüllü olarak esrar havasıyla çevreleyen veya alışılmış dünyaya yabancı olduklarını kılık değiştirerek vurgulayan grup ilişkileri doğurmaktadır.”14 Huizinga oyunu biçim açısından tanımlarken oyunun toplumsal boyutunu göz önünde tutmuştur. Maddi çıkar sağlanan oyunları tanımının dışında tutan Huizinga’nın tanımı geliştiren Roger Caillois olmuştur. Caillois oyunu tanımlama çabasında ortaya tablolar çıkarmıştır. Biz burada Caillois’in tanımından bahsetmeyeceğiz.
Her oyunun amacı, araçları ve en önemlisi kuralları vardır. Amaca ulaşma çabasında katılım, kazanma ve öne geçmeyi içerir. Katılım gönüllüdür. Oyuna katılan oyunun amacını gerçekleştirmek için çaba harcar. Diğer katılımcıların önüne geçme, amacı önce gerçekleştirme isteği duyar. Daha önce belirttiğimiz gibi oyun belli bir zamanda ve mekânda oynanır. Oyunun bu özelliği oyunun amacına ulaşma noktasında heyecanı arttırır. Oyunların içinde kullanılan araçları anlayabilmek için oyunun kurallarını anlamamız gerekir. Kurallar oyunu sınırlandırır. Hedef oyunu kazanmaktır. Ancak oyun kurallarla sınırıdır. Kurallar oyunun gerilimini artırır. Kurallara uymayana ‘oyunbozan’ denir. Oyunbozan oyunu, kurallarına uyuyormuş gibi görünerek kazanmaya çalışır. Eğer ‘oyunbozan’ın kurallara uymadığı anlaşılırsa oyun dışında kalır. Oyunun genel özellikleri; özgürlük, ciddiyet, gerilim, düzen, paylaşma ve son olarak haz duymadır.
Özgürlük: Oyun oynamak özgür bir eylemdir. Oyuna katılan gönüllü katılmaktadır ve oyunu istediği için oynar. Oyundaki özgürlük, oyunun kuralları ile sınırlıdır. Kuralların bittiği yerde özgürlükte biter.
Ciddiyet: Oyun bize ne kadar ciddi olmayan bir uğraşı gibi de görünse, oyun oynamak ciddi bir iştir. Oyunun kurallarına uyarak amaca ulaşma isteği katılımcıda ister istemez ciddi olmayı gerektirir.
Gerilim: Oyundaki gerilim yine oyunun kurallarına uyma ve amaca ulaşma isteğinden doğmaktadır. Gerginlik oyunun amacına ulaşılmasında yaşanan bir süreçtir. Her katılımcı gerilimi farklı hissedebilir.
Paylaşma: Özellikle grup oyunlarında katılımcılar oyunun amacına ulaşma çabasında belirli görevler üstlenirler. Eğer oyun amacına ulaşılmışsa grup bunun keyfini çıkarır. Oyunun bu özelliği aynı zamanda toplumsal bir özelliktir.
Haz Duyma: Oyun oynayan yani katılımcı oyundan haz duymaktadır. Haz duymaktadır ki oyun oynamayı sürdürür. Amaca ulaşmanın ayrı bir hazzı vardır.
Okulöncesi Çocuklarının Genel Özellikleri
Bebekler taklit etmeyi, öykünmeyi, deneyerek konuşmayı öğrenirler. Çocukta görülen oyun oynama gereksinimi, taklitlere dönüşür. El ve ayaklarını hareket ettirmeye başlayarak bu organlarını daha kontrollü kullanmayı öğrenirler. El ve ayak hareketleri, çocuğun ilk oyunudur. Yürüme hemen bu kontrolün ardından gelir. Artık yürümek, bir topu tutup atmak çocuğa büyük bir güven ve haz verir. Çocuk sevdiği kişiyi görmediğinde kaygılanmaktadır. Bu kaygıyı nesneler görüntü alanın dışına çıktığında da yaşanmaktadır. Çocuğun üç yaşına kadar temel faaliyeti oyundur. O, bu oyunları, kendi kendine, hazla ve seve seve oynar. Üç yaşından sonra çocukta, arkadaş ihtiyacı belirir. Çocuk bu arkadaş çevresi içinde toplum hayatına hazırlanır. Vücudu sağlamlaşır; zekası gelişmeye ve daha kolay idare edilmeye bağlar. Oynamayan çocuk içedönük ve ilgisizdir. Hareketsiz olan ve oyundan zevk almayan çocuk normal gelişmez, büyümesi yavaşlar. Bu dönemdeki çocuğun oyun talebi engellenmemelidir. Çocuğun hayatı, canlılığı, dünyayı tanıması varlığı ve her şeyi oyundur. Oyun çocuğun isteklerini, amaçlarını anlatan, onu isteklerine kavuşturan ve hayata hazırlayan en etkili araçtır. Hareketlidirler. Hayatı, çevrelerini tanımak için sorular sorarlar. Geniş bir hayal gücüne sahiptirler. Bu nedenle oyun oynadıklarında oldukça yaratıcı olmaktadırlar.
Yaratıcı Drama
Drama kavramı sözcük olarak Yunanca “dran”dan türetilmiştir. Dran, yapmak, etmek, eylemek anlamını taşımaktadır. Drama ise, eylem anlamını taşıyan, gene Yunanca dremenon’un, seyirlik olarak benzetmecisi biçimindeki kullanımıdır. Özellikle tiyatro bilimi çerçevesi içinde drama kavramı, özetlenmiş, soyutlanmış eylem durumları anlamını almıştır. Türkçe’de kullanılan “dram” kavramı ise, Fransızca’daki sonu ‘e’ ile biten “drame” sözcüğünden gelmektedir: O dilde burjuva tiyatrosu anlamına geldiği halde Türkçe’de ve özellikle halk dilinde acıklı oyun anlamında kullanılagelmiştir. Oysa dramatik olan ya da drama, insanın her türlü eylem ve ediminde yer almaktadır. Daha ayrıntılı bir tanımla, insanın insanla giriştiği her tür dolaysız, doğrudan ilişki, etki tepki alışverişi, arada oluşan en az düzeyde bir etkileşim bile bir dramatik an ya da dramatik bir durumdur. Oyun süreçlerindeki ve durumlarındaki dramatik an’ların uzmanlarca, grup içi etkileşim süreçleri içinde yaratılması, yaratıcı drama çalışmaları olarak nitelenmektedir. Yaratıcı drama (creative drama) kavramı daha çok ABD’de kullanılan bir kavramdır. İngiltere’deki yaratıcı dramanın eğitim süreçleri içinde kullanılması bakımından en deneyimli ülkedir, daha çok “eğitimde drama” (drama in education) kavramı kullanılmaktadır. Federal Almanya’da yerleşmiş kullanımı ise “okul oyunu” ya da “oyun pedegojisi” olup, bu konuyla kuramsal ve uygulamalı olarak ilgilenen alan da “Oyun ve Tiyatro Eğitbilimi” ya da “Oyun ve Etkileşim Eğitbilimi” (Spiel und Theaterpaedogogik veya Interaktionspaedogogik) adını almaktadır.16
Okulöncesi çocuklarıyla yapılan yaratıcı drama çalışmaları oyun temelli olmak zorundadır. Belki diğer yaş gruplarıyla oyun temelli çalışmalar yapma zorunlu olmayabilir. Ancak okulöncesi yaş grubuyla yapılacak çalışmalar kesinlikle oyun temelli olmalıdır. Çünkü bu yaş grubu çocukları oyun çocuğudurlar. Bu yaş grubuyla çalışacak liderin kesinlikle oyunculuk nosyonunun olması gerekir.18 Lider kendine şu soruyu sormalıdır; nasıl bir oyun kurmalıyım ki amacımı gerçekleştirebileyim? Lider çocuklara şeffaf bir kap sunmaktadır. Bu kaba koyulacak malzemeyi, rengini, kokusunu, yoğunluğunu çocuklar belirlemelidir. Tabii ki kendilerine verilen kabın sınırları içerisinde. Kabın sınırları oyunun kurallarıdır. Oyun kuralları içerisinde ‘özgür’ bir eylemdir.
Yaratıcı drama etkinliği ile oyunun ortak özellikleri bulunmaktadır.
Her ikisi de;
Gönüllü katılıma dayanır,
Belirli bir zaman ve mekânda gerçekleşir,
Belirli kurallarla yürütülür,
Belirli bir amaç için yapılan etkinliklerdir.
Ancak yaratıcı drama etkinliği bir lider tarafından yönlendirilmektedir. Yaratıcı drama etkinliğini oyundan ayıran en büyük fark budur. Drama lideri, drama çalışmasını amacına uygun olarak yönlendirmektedir.
Bu yıl ilki yapılan 1. Drama Liderleri Buluşmasını gerçekleştiren OLUŞUM TİYATROSU ve DRAMA ATÖLYESİ’ne teşekkür eder, bu buluşmanın gelenekselleşmesini dilerim.
KAYNAKÇA
1. Johan HUIZINGA, HOMO LUDENS,Çev:Mehmet Ali Kılıçbay,Ayrıntı Yay.,s.16,1995
2. A.g.e., s.16.
3. A.g.e., s.18
4. A.g.e., s.18
5. A.g.e., s.19
6. A.g.e., s. 20
7. A.g.e., s. 21
8. A.g.e., s. 22
9. A.g.e., s. 24
10. A.g.e., s. 25
11. A.g.e., s. 26
12. A.g.e., s. 27
13. A.g.e., s. 28
14. A.g.e., s. 30
15. A.g.e., s. 31
16. Roger Caillais’in tanımı için bakınız:Sanat Dünyamız, Yıl: 19, Sayı: 55. Bahar 1994 s.?
17. Prof. Dr. inci SAN, E. B. F Dergisi
18. Drama liderliği konusunda daha geniş bilgi için bakınız: Naci ASLAN, Oluşum iç Bülteni, Yıl: 1, Sayı: 1, 1997
Kaynak. Dramaya Merhaba. (Ed. Naci Aslan) Türkiye 1. Drama Liderleri Buluşması ve Ulusal Drama Semineri - 1999, Oluşum Yayınları No: 3, 2000, Ankara.