2000 - 2001 Sezonu
Araştırma, Metin ve Sahneye Koyan: Naci ASLAN
Işık - Efekt: Volkan NALBANT
Çevre: Oluşum
Oynayanlar
Ufuk ANIL
Canberk HACIBALOĞLU
Pınar ÖKTEM
Nazlı Cankuş KARA
Rüya KOMAN
Sibel ÇAM
Nahid USAL
Nuran GÜL
Su, Toprak ve Güneş’e...
Uygarlığın gelişebilmesi için tarihsel süreçte insanın yerleşik düzene geçmesi gerekti. Toplayıcılıktan tarıma geçebilmesi için ise Su, Toprak ve bol Güneş’e daha çok ihtiyaç duydu. Üzerinde yaşadığımız anakarada bu koşullara uygun iki yer vardı. Bunlar nehirlerin denize karışırken oluşturduğu deltaların olduğu ve taşıdıkları verimli topraklarla tarım için son derece elverişli olan Nil Bölgesi (Mısır Uygarlığı buradan doğdu) ve Dicle ile Fırat’ın birleştiği bölge olan Mezopotamya idi. Mezopotamya’da yaratılan kültür batıya (Anadolu’ya) doğru yayıldı ve gelişti. Anadolu buradan aldığı birikimle kendi kültürünü yarattı.
İnsanoğlu bugünkü uygarlık düzeyine gelebilmek için yüzbinlerce yıl boyunca merak etti, araştırdı, biriktirdi, keşfetti ve öğrendi.
Obsidyen taşının keskin kenarı ile bir hayvanın derisini yüzerken, sanatın; bu taşın simetrik iki yüzeyinin, kendisinde uyandırdığı ritim duygusunu, doğayı yansılarken kullandığı dansa yansıtmasından doğacağından habersizdi.
İnsanoğlu onbinlerce yıl önce, nemli ve karanlık bir mağarada yaktığı ateşi, hiç söndürmeksizin günümüze kadar getirdi. Ateşin coşkusu; savaşlar, hastalıklar, yokluklar, yoksulluklar ve katliamlarla zaman zaman azaldı ama hiç sönmedi.
Ateşin hiç sönmemesi için tarih boyunca milyonlarca insan; direndi, inat etti, savaştı, can verdi. Adı Hiç Sönmemesi Gereken Ateş olan bu muhalefet, Anadolu insanının yaşantısını, inançlarını kısacası tüm hayatını etkiledi.
Bu gün Anadolu’da yaşamakta olduğumuz kültür üç alandan beslendi; Orta Asya Türk Kültürü, Arap İslam Kültürü ve kadim Anadolu Kültürü. Bugünkü kültürüz bu üç kültürün bileşkesi olmaktadır. Bu kültürlerin uzantılarını günümüzde her alanda görmekteyiz. Bu toprağın en önemli uygarlıklar yaratan olmasıdır. Kadim Anadolu kültüründe temel olan insan’dır; Benim Kabe'm insandır diyebilecek kadar insan.
Yaratan Toprak oyunu, drama çalışmalarına katılanlar ve Oluşum kadrosunda olanlarla doğaçlama tekniği ve drama yöntemiyle hazırlandı.
Oyunun temel felsefesi katılımcılarla tartışıldı ve bu tartışmalardan hareketle doğaçlamalar yapıldı. Yapılan doğaçlamalar, tekrar oynandı, yine tartışıldı. Danslardaki figürlerin neyi simgelediği bilinmeksizin, kendi doğallığı içinde çalışıldı.
Oyunda anlatılanlar ayrıca Türkiye 2. Drama Liderleri Buluşması ve Ulusal Drama Semineri – 2001’e “Dramanın Anadolu’daki Kaynakları”başlığı altında bildiri olarak sunuldu. Ayrıca seminerde konu ile ilgili oniki saatlik bir atölye çalışması yapılıp, gösteri hazırlandı ve sergilendi.
Balıkçı’nın söylediği gibi bu topraklar için; Hey Koca Yurt! denmez de ne denir.
Yeniden ve bir kez daha Merhaba...