2. Uluslararası Seminer - 1987

 

 

"YARATICI DRAMA ve YAŞAMSAL ÖNEMİ"

Eğitimde Drama II

16 Kasım - 20 Kasım 1987 - Ankara

 

 

1987 yılında ikincisi yapılan seminerin başlığı; “YARATICI DRAMA ve YAŞAMSAL ÖNEMİEğitimde Drama II" idi.

 

16 Kasım – 20 Kasım 1987 tarihleri arasında yapılan seminere; İngiltere’den Prof. Dr. John Hodgson ve Scott Richards, Federal Almanya’dan Prof. Dr. H. Wolfgang Nickel, Dr. Dagmar Dörger ve Marlies Krause atölye yöneticisi olarak katılmışlardı.

 

Seminer 16 Kasım pazartesi günü başladı ve atölyeler oluşturuldu.

 

İkinci gün 10.00 – 13.00 saatleri arası atölye çalışmaları yapıldıktan sonra, saat 14.00’de John Hodgson ‘İfade ve İletişim – Benzetme ve Kişileştirme‘, Marlies Krause ‘Bir Tiyatro Pedagogu Nerede ve Hangi Alanlarda Çalışır? Okulda, Ders İçi, Ders Dışı‘ ve H. Şevket Ataseven ise
‘Çağdaş İnsanın Varlık Nedeninin Oluşmasında Geniş Zamanlı Tiyatro Eğitimi’ konulu konferansları verdiler.


Aynı gün akşam ise “Tiyatro Sanatı ile İstem–Sunu İlişkisinin Sosyal, Kültürel, Sanatsal ve Eğitsel Bağlamı’ konulu bir tartışma toplantısı  yapıldı. Doç. Dr. İnci SAN’ın yönettiği toplantıya Prof. Dr. Sevda Şener, Prof. Dr. Raik Alnıaçık, Prof. Dr. Neriman Samurçay, Doç. Dr. Şahin Yenişehirlioğlu ve Dr. Tekin Özertem katıldı.

 

 

18 Kasım 1987, Çarşamba günü 10:00 – 17:00 saatleri arasında atölye çalışmaları yapıldıktan sonra, Beklan Algan ‘Çağdaş İnsanın Tanımında Üçüncü Tiyatroya Giriş‘, Prof. Dr. Özdemir Nutku ‘Çağdaş Türk Tiyatrosunda, Oyuncu Eğitiminde ve Oyun Sahnelemede Özlenen Yenilikler’ konulu konferansları verdiler.

 

Seminerin dördüncü günü atölye çalışmalarında sonra, ‘Bu Seminer Niçin Düzenlendi? Amaçlar – Özlemler’ konulu ve atölye yöneticilerinin yanı sıra Tamer Levent ve İnci San’ ın katıldığı toplantı ve toplantının ardından “Genel Değerlendirme” yapıldı . 

 

Seminerin son günü ise Tamer Levent’in yönettiği ve “Uzmanlar Arasında Ortak Bildiri İlkelerinin Belirlendiği” toplu görüşme yapıldı. Atölyelerin gösterim hazırlığından sonra aynı gün akşam “Gösterim” yapıldı. Gösteriler sonrasında Hodgson’un bestelediği sözsüz ama tüm katılımcıları bir anda kucaklayan beste gerçekten görülmeye değerdi. Şarkı farklı kültürlerin nasıl kaynaşabildiğine güzel bir örnek oldu. 

 

Seminerin sonuçları bildirgede şöyle sıralanıyordu. 

 

1. Yaratıcı drama çalışmaları, insan varlığının yaratıcı kılınması, yeni kuşakların geleceğe hazırlanması, daha nitelikli insan yetiştirilmesi, daha nitelikli istemlere yönelebilmesi için evrensel bir gereksinmedir. Gerek Türkiye’de gerek bu çalışmaların çoktan kurumsallaşmış bulunduğu ülkelerde, kuramsal tartışmaların ulusal ve uluslararası düzlemlerde canlılığını koruması, kültürler arası bir bakış açısı geliştirmesi yönünden de gereklidir. 

 

 

2. Demokratikleşme süreci içinde ilerlemeler kaydeden Türkiye’de, eğitimde yaratıcı dramanın, bu sürece katkıları da göz önüne alınarak bir an önce kurumsallaştırılması gereklidir. 

 

3. Türkiye’deki seminerlere devam edilmelidir. Bu seminerlerdeki atölye çalışmalarının özel uzmanlık alanlarından gelen az sayıda kişilerden oluşan gruplarla yapılması yerinde olacaktır. Ancak 1987 seminerinde sağlanmış olan disiplinlerarası iletişim ve etkileşim korunmaya çalışılmalıdır. Çalışma süresinin ise uzatılması yerinde olacaktır (söz gelişi 3 hafta). 

 

4. Yaratıcı drama konusunda Türk Televizyon, Radyo ve basınından yararlanılarak geniş çaplı bir tanıtıma gidilmelidir. 

 

5. Oyun ve Tiyatro Eğitbilimi, başlı başına bir meslek dalı olup, kendine özgü bir öğrenimi vardır. Üniversite düzeyindeki böyle bir öğrenim Türkiye için de gereklidir. Başlangıç için kısa ve uzun vadeli hizmet içi eğitim programları ile yaratıcı drama çalışmalarını yürütebilecek elemanlar yetiştirilmelidir. (Üniversitelerin tiyatro bölümü öğrencileri, istekli tiyatrocular ve öğretmenler ilk aşamada yetiştirilecek gruplardır). 

 

6. Yetiştirilen bu uygulamacıların da çeşitli öğrenim alanları (oyunculuk, eğitbilim, çocuk gelişimi, psikolojik danışmanlık, özel eğitim, terapi vb.) ve çeşitli koşullar için geçerli olmak üzere başkalarını yetiştirmeleri sağlanmalıdır. Uygulamalar Ankara, İstanbul ve İzmir’den başlayarak ülkenin bir çok yerlerinde başlatılmalıdır. Eğitimdeki bu düşünce değişikliği ancak uygulamalarla anlatılabilir. 

 

7. Yetişen yönlendiriciler kısa sürede örgün eğitimin çeşitli basamaklarında pilot uygulamalarda yer almalıdırlar. Öğretmen yetiştiren kurumlar başta olmak üzere, oyuncu yetiştiren kurumlar ve diğer okullarda drama dersleri başlatılmalıdır. 

 

8. Yetişen yönlendiriciler kısa sürede yaygın eğitim programlarında yer almalıdırlar (Mesleksel yaygın eğitim, kültür merkezleri, eğitim müdürlükleri, amatör gruplar vd). 

 

9. Yaratıcı drama ve tiyatro eğitbilimi alanında Federal Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri ile yayın ve çeşitli belgelerin değişimi gerçekleştirilmelidir. Çeviri etkinliğine de kısa sürede yer verilmelidir. 

 

10. Aynı alanda her düzeyde uluslararası eleman değişimi gerçekleştirilmelidir. 

 

11. Bundan sonraki uluslararası seminerlerde dış ülkelerden gelecek uzmanların seminer etkinlikleri başlamadan önce, söz konusu ülkede hangi alanların yaratıcı drama çalışmaları için öncelik taşıdığını kavrayabilmek üzere bu alanların öğrenim ve çalışma koşulları ve ilerideki koşulları hakkında canlı bilgi edinebilmelerine (okul öncesi, ilkokul, ortaokul, tiyatro grupları, amatör gruplar, çocuk tiyatroları vd) olanak ve zaman sağlanmalıdır. 

 

Seminer, eğitimde yaratıcı drama alanının terminolojisi, felsefesi, insan varlığına katkıları ve pratiğinin genişçe tartışıldığı çok yararlı bir forumu gerçekleştirmiş oldu. Atölyelerin çeşitli çalışma örneklerini sundukları seminer gösterilerle son buldu. Coşku, iletişim dolu günlere ve yeni seminerlere doğru... 

 

Seminerin genel bir değerlendirmesini yapmak gerekirse; sondan başlayarak bazı atölyelerde bulunan profesyonel oyuncular diğer katılımcıları olumsuz yönde etkilemişti. Bir tür kendini gösterme diyebileceğimiz davranışlar teatral altyapısı olmayan katılımcıları ketlemiş ve yer yer bu tür star oyuncuların şovuna dönüşmüştü. 

 

 

Nickel, Dorger ve Krause 1985 yılındaki seminerde drama alanıyla ilgili bazı teorik bilgiler vermişlerdi. Bu seminerde de aynı kuramsal bilgileri (daha da basite indirgeyerek) anlattılar. 

 

Teatral altyapısı olmayan katılımcılar yöntemi anlamakta oldukça zorlanmaktaydılar. Özellikle ‘dramatik kurgu’ konusunda yeterli bilgi ve uygulamaya sahip değillerdi. Böylesi bir altyapı eksikliği çeşitli sorunlara neden olabiliyordu. Söz konusu katılımcıların öncelikle ve mutlaka teatral altyapı oluşturacak çalışmalara katılmalarının zorunluluğu yeterince anlaşılamamıştı. 

 

Sonuç olarak ve her şeye rağmen ikinci seminer kafamızdaki bir çok soru işaretini netleştirmiş ve önümüzde yeni ufuklar açmıştı. Atölye yöneticilerinden özellikle Nickel’in olumlu eleştirileriyle biz de kendimizde ‘uygulama’ cesareti bulduk ve ilk uygulamamızı ertesi ay bir ilkokulda yaptık ve birkaç ay sonra da Oluşum Drama Atölyesi çalışmalarını başlatmıştık. 

 

Naci ASLAN 

OLUŞUM Dergisi, Sayı: 5, Ocak 1999, Ankara.